İSLAM`DA EMİR VE GÖREVLERİ

13-09-2017

İSLAM'DA EMİR VE GÖREVLERİ

 

 

 

Emir:

Cemiyetleşmenin ve cemaatleşmenin unsurlarından biri de başkandır; cemiyet başkanıdır. Başkana İslamî tabirle "Emir” denir, "Reis" denir, daha geniş manada "Halifet’ul-Muslimin" veya "Emir’ul Mu’minin" ve nihayet "Ulu’l-Emr" ismi de verilir. Yukarıda da geç-tiği üzere, İslam’da emirlik müessesesi çok mühimdir. En az üç kişi bir araya geldiğinde içlerinden birini emir seçmeleri İslam’ın emridir. Aksi halde günahkar olurlar. Cemiyet ve cemaati alakadar eden hizmetler şöyle dursun, yolculukta, hatta kırda bayırda dolaşmada bile İslam, müslümanlardan başlarına emir tayin etmelerini, başsız boyun-suz kalmamalarını istemekte, emir ve tavsiye etmektedir. Bu hususta birkaç hadisi kaydedelim:

 

"Üç kişi bir yolculuğa çıktığında içlerinden birini kendilerine emir tayin etsinler!"

(Ebu Davud)

 

"Üç kişi olduğunuz zaman başınıza birinizi emir tayin edin."

(A. b. Hanbel)

 

"İki kişi bir kişiden, üç kişi iki kişiden, dört kişi de üç kişiden hayırlıdır. Cemaat haline gelmeniz üzerinize vaciptir. Çünkü, Allah ancak cemaat halinde olanlara hidayetini ihsan eder."

(A. b. Hanbel)

 

 

Emir olmanın şartları:

Herkes emir olamaz. Emir olmak için birtakım şart ve vasıfların emir olacak zatta bulunması lazımdır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

1. Erkek, müslüman, hür, akıl ve baliğ olacak,

2. Bütün şartlarıyla adalet sıfatına sahip olacak,

3. Duyu organları ve beden yapısı sağlam olacak,

4. Millet siyasetini ve cemiyetler idaresini normal bir şekilde yürüte-

    bilecek fikir ve kabiliyete sahip olacak,

5. Olaylar ve hadiseler karşısında cesaretini gösterebilecek,

6. İlim ehli olacak ve nihayet,

7. Üzerine aldığı görevin ağırlığını ve mesuliyetinin idraki içinde olup

    takva ehli olacaktır.

 

Emir olacak zat; yukarıdaki şart ve vasıflara sahip olmanın yanında şu meziyetlere de sahip olmalıdır:

 

1. Kendisi emirliğe talip olmayacak:

Emirlik demek, bir amme hizmetinin başına geçmek demektir. Amme hizmeti ise ağır mesuliyet taşımaktadır. Ahirette ilk hesaba çekilecek-lerden biri de emirlerdir. Şerefi olduğu kadar da sorumluluğu vardır. İnsanların salahı, yani birer salih insan olup huzur içinde yaşamaları, ulemanın yanında ümeranın yani emirlerin de salahına; ıslah ve irşadlarına bağlıdır. Cemiyet ve cemaatlerin, millet ve devletlerin felaketine; uçuruma gitmelerine yine ulemanın yanında ümeranın yetersizliği, tembelliği, korkaklığı, fesat ve ifsadı sebep olmuştur...

O halde bir kimsenin emir olması; hayır olabileceği gibi, şer de olabi-lir. Binaenaleyh, herkes, her akl-ı selim kolay kolay bu emaneti, bu mesuliyeti üzerine almaz ve alamaz. Hele kendisi hiç talip olamaz; "Ben bu işi yaparım bana verin! .." diyemez, dememelidir. Derse ne olur? En azından hafif meşrep olduğunu, şahsiyetinin henüz teşekkül etmediğini ve nihayet mesuliyetini müdrik olmadığını ortaya koymuş olur. Ondan hayır gelmez. İşte hadis-i şerifler:

"...İki kişiden birisi: Ey Allah’ın Resulü! Aziz ve Celil olan Allah’ın seni tevliye ettiği vazifelerden biri üzerine beni emir tayin et!"

dedi. Öbürüsü de bunun gibi bir memuriyet istedi. Bunun üzerine Allah’ın Resulü (s.a.v.):

"Vallahi biz memuriyet isteyen bir kimseyi ve memuriyete haris olan bir şahsı bu işler üzerine emir tayin etmeyiz." diye buyurdu. (Müslim)

 

"Ebazer dedi ki: Ben:

-Ey Allah’ın Resulü! Beni bir emirliğe tayin etmez misin? diye sordum. Bunun üzerine Resulullah omuzuma eliyle vurdu, sonra da:

-Ya Ebazer! Sen zayıfsın. Bu emirlik ise muhakkak bir emanettir. Şüphe yok ki, bu emanet, kıyamet gününde hakaret ve pişmanlık olacaktır. Ancak bu emaneti haklı olarak üzerine alıp da onun gerekli kıldığı vazifeleri yerine getirenler müstesnadır, (onlar hor ve pişman olmayacaklardır) buyurdu."

(Müslim)

 

"Peygamber (s.a.v.) bana hitaben dedi ki: Ya Abdurrahman! Emirlik vazifesi istenirse, o vazifede Allah’ın yardımına mazhar olamazsın. Eğer sen istemeksizin bu vazife sana verilirse vazifede Allah’ın yardımına mazhar olursun!" buyurdu.

(Müslim)

 

2. Adalete harfiyyen riayet:

Buradaki adaletle yukarıda emirin şartları arasında geçen adalet birbir-ine bağlı ise de mâna ve masadakleri bakımından birbirinden farklıdır. Oradaki adalet demek, emir olacak zatın kendi yaşantısı ile ilgilidir; dininde ve siretinde dosdoğru olması, dinî hayatı bütünüyle yaşaması, büyük günahlardan tamamen kaçınması, küçük günahlara musir olma-ması, şahsiyetinin küçüklüğüne ve düşüklüğüne delalet eden adi hallerden uzak bulunması demektir.

 

Buradaki adalete gelince:

Buradaki adalet dışa dönük bir adalettir. Yani emir; icraatında, mua-melatında ve münasebetlerinde, hüküm ve kararlarında adalet ölçüle-rine uyması demektir. Birine karşı başka, bir başkasına karşı daha başka olmayacaktır. Kim olursa olsun; hakkı ne ise onu verecek, göre-vi ne ise onu da isteyecektir. Yani kendi arzusuna, kendi kafasına göre değil de İslam’ın adalet ölçüleri ne ise ona göre icraatını yapacaktır. Yapmazsa ne olur? Haksızlık etmiş olur, zulmetmiş olur, günahkâr olmuş olur. Hesabını ne dünyada ne de ahirette veremez. Bu husustaki ayet ve hadislerden birkaçı:

"...Ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hüküm vermenizi emreder. Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah, hükümlerinizi hakkıyla işitici ve işlerinizi hakkıyla görücüdür."

(Sure 4:58)

 

"Ey mü’minler! Allah için hakkı ayakta tutan hakimler ve ada-letle şahitlik eden kimseler olun! Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe götürmesin. Adalet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’tan korkun! Çünkü, Allah yaptıklarınızdan haberdârdır."

(Sure 5:8)

 

"Adalet edenler, Allah katında nurdan minberler üzerinde olaca-klardır. O nurdan yükseklikler, haddi zatında huzuru yüksek olan Aziz ve Celil Rahman’ın yüksekliğindendir. Bu adaletli insanlar öyle kimselerdir ki, onlar, kendi ahalileri ve kendi emirleri altında bulunanlar hakkında verdikleri hükümlerde daima adalet

ederler." (Müslim)

 

"Ey Allah’ım! Her kim ümmetimin işinden bir şeyi üzerine alır da onlara meşakkat verirse, sen de ona meşakkat ver. Her kim de ümmetimin işlerinden bir işi üzerine alıp onlara lütuf ve merham-etle muamele ederse sen de ona lütuf ve merhametle muamele et.”

(Müslim)

 

"Her biriniz çobansınız. Ve her çoban güttüğünden sorulacaktır. Emir de üzerinde bulunduğu insanların çobanidır. O da güttüğü-nden sorulacaktır."

(Müslim)

 

 

3. Faal ve aksiyoner olacak:

Emir olan zat; adaletle emretmenin, görev vermenin yanında kendisi de faal olacak, aksiyoner olup üzerine düşeni hakkıyla yapacaktır, yorulma ve yılma bilmeyecektir. Açık vermeyecek, "İnsanlara hayır tavsiye ederken kendinizi unutur musunuz?" mealindeki ayet-i kerime’nin sitem ve ayıplamasına muhatap olmayacaktır. Her hususta tebaasına örnek olup Peygamber (s.a.v.) gibi çalışacaktır. Kendisinin yapması gereken bir hizmeti yapmadığı halde başkalarına "Yapın!” demesi, en azından kendisine karşı tereddütler ve şüpheler uyandırır, dolayısıyla tebaası üzerinde itibar ve itimadı sarsılır.

 

4. Ahlak-ı Hamide’ye sahip olacak:

Emir olan zat; İslam ahlakına uyacak, Peygamber’in ahlakıyla ahlak-lanacaktır. Bir kere mütevazi olacak, kibirlenme nedir, bilmeyecektir. Cömert olacaktır; cemiyete yardım hususunda herkesten önde gidece-ktir. Cesaret sahibi olacak, yapılması gereken hizmetlere, istişareden sonra "...ve etrafınla müşavere et; kesin karara vardıktan sonra da Allah’a tevekkül et!.." mealindeki ilahî fermana uyarak ve Allah’a tevekkül ederek tam bir cesaret ve metanetle o hizmetlere girecektir, fırsat ve imkanları asla kaçırmayacaktır.

Ketum olacaktır! "Sırrını saklayan işlerine hakim olur" şeklindeki Peygamber tavsiyesine uyacak, olur olmaz şeyleri olur olmaz yerlerde konuşmayacak, her yerde ve her sözünde ölçülü olacaktır. Çünkü, "büyük başın büyük ağrısı olur” derler; bir emirin, bir reisin her attığı adım, her söylediği söz, her verdiği beyanat mana ifade eder, anlam taşır. Binaenaleyh; adımlarını ihtiyatlı atacak, sözlerini kelimesi keli-mesine ölçüp biçip öyle konuşacaktır ve kıl-ü kale sebep olmayacak-tır. Yapıcı ve birleştirici olacak, bölücü ve kırıcı söz, fiil ve davranış-lardan son derece sakınacaktır. "Ben farzları yerine getirmekle emronulduğum gibi, insanlara mudara ile (yani müsamaha, kolay ve yumuşak güler yüzlü idare ile) de emrolundum!" mealindeki hadis-i şerif ile "İnsanlara karşı mudara ile davranmak sadakadır" mealindeki hadis-i şerif’i kendisine rehber edinip sert idareden ziyade yumuşak ve tatlı bir idare şekli takip edecektir...

 

5. Psikolog olacak:

Emir olan zat maiyyetinin teker teker halet-i ruhiyyelerini bilecek, yukarıda zikri geçen "müdara” hadislerini kendisine düstur edinip idaresini ona göre tanzim edecektir. Toplantı ve müzakereler sırasında bağırıp çağırmayacak, sert çıkışlar yapmayacaktır; haysiyet kırıcı, şahsiyetleri zedeleyici davranışlardan son derece sakınacaktır. Ağırbaşlılığını ve ciddiyetini her zaman muhafaza edecek, olur olmaz kimselerle asla cedelleşmeyecektir. Sabırlı olup daima sabır tavsiye edecek, maiyetinde ve çevresinde muhabbet ve büyüklüğü koruyacaktır.

 

6. Daima ümitvar olacaktır:

Başarılı olacak bir emirin dikkat edeceği hususlardan biri de daima ümitvar olacak, "Kolaylık gösterin, zorluk göstermeyin; müjde verin, ürkütmeyin!" şeklindeki Peygamber sözünü hiçbir zaman unutmayacak, maiyyetini ve cemaatini, şartlar ne kadar ağır da olsa ümitsizliğe, hayal kırıklığına düşürmeyecek, daima onlara ümit verecek, teselli edecek, teşci edecek, onlara cesaretler verecektir. "İstikbal bizimdir, zafer bizimdir!" diyecek, onlara moral verecektir. Yani maiyyetini ve cemaatini yenileyecek, onlara yeni yeni heyecanlar verecek, yeni yeni hizmet ufukları açacaktır. Maiyyetine ve cemaatine inanacak ve güvenecek, kendini de onlara inandıracak ve güvendirecektir. Maiyyetinde eksikler, gedikler, kusurlar ve ihmaller varsa, onları usuli dairesinde gidermeğe, öğüt ve nasihat yoluyla uyarmaya, mesuliyetlerini hatırlatmaya çalışacaktır. "Bunlarda iş yok, bunlar işe yaramazlar, bunlardan hayır çıkmaz; bunları Allah helak edecektir!” gibi sözleri sarf etmeyecektir. Bunlar İslam’a ters düşen sözlerdir. Bir hadis-i şerif’te şöyle buyurulur:

"İnsanlar he1âk oldu diyen kişi helâka en çok müstahak olan kişidir."

(Müslim)

 

7. Affedici olacaktır:

Emir olan zat; bir kere kesin delil olmadan herhangi bir kimse hakkın-da ileri geri konuşmayacak ve ithamda bulunmayacaktır. Şayet ortada bir takım dedikodular varsa, iddiaların varit olup olmadığını inceletip kesin sonuca varacaktır. Hele maiyeti hakkında zan ve tahminlere dayanarak veya bazı kimselerin sözlerine istinad ederek ithamda bulunmayacaktır; yine meseleyi yerinde ve zamanında tetkik edecek veya ettirecektir. Maiyyetinin ve cemiyetin hatalarını büyüte büyüte onların haysiyet ve şahsiyetlerini zedelemeyecektir. Hele kendisiyle muhatap olmayan kimseleri hiç muhatap almıyacak, onunla ilgili meseleyi ilgili makama havale edecektir. Yani gerek hataların ve şikayetlerin ve gerekse talep ve tekliflerin teferruat ve detaylarına inmeyecek, temelde ve genelde kalacaktır, neticesini ilgili sorumludan isteyecektir. Çünkü aksi hal, hem kendisini yıpratır hem de her şeye zaman ayırıp onunla gereği gibi meşgul olamaz.

 

8. Hayırhâh olacak:

Kimse hakkında kötü düşünemez; kimseye lânet okuyamaz, bedduada bulunamaz. Hidayetine, salahına dua eder. Hele kimseye sövüp saya-maz, makamıyla bağdaşmayan kaba saba konuşamaz. Maiyyet ve çevresine hayır tavsiye edecek, onlara daima öğüt ve nasihatta buluna-caktır, onların iyiliğine çalışacaktır. Onları sevecek ve sayacaktır. Zaman zaman hatırlarını soracak, bir dertleri, bir şikayetleri olup olmadıklarını kendilerinden isteyecektir. Bu babdaki hadis-i şerif’lerden:

"İmamlarınızın (yani emirlerinizin) hayırlıları, sizin kendilerini, onların da sizleri sevmekte olduklarınız ve onların sizlere dua etmekte, sizlerin de kendilerine dua etmekte bulunduklarınızdır. Emirlerinizin şerlileri ise, sizin kendilerine buğzetmekte, onların da sizlere buğzetmekte bulunduklarınız ve sizin onlara, onların da size sövüp lânet etmekte bulunduklarınızdır."

"Ey Allah’ın Resulü! Onlara karşı kılıçla muharebeye kalkışma-yalım mı?” denildi. Allah Resulü: "Sizin içinizde namaz kıldıkları müddetçe hayır! Valilerinizden hoşlanmadığınız bir şey gördüğü-nüz zaman, onun işini sevmeyiniz. Fakat itaattan da el çekmeyi-niz."

(Müslim)

 

Bu hususta yine birkaç ayet-i celile:

"Allah’ın ne büyük rahmeti idi ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, muhakkak onlar etrafından dağılıp gitmişlerdi. Artık onları bağışla ve kendilerine Allah’tan mağfiret dile!.."

(Sure 3:159)

 

"(O takva sahipleri); Bollukta ve darlıkda harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever."

(Sure 3:134)

 

"Sen bağışlama yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir." (Sure 7:199)

               

"...Elbette kıyamet gelecektir. Şimdi sen, onlardan yüz çevir veya güzel muamelede bulun."

(Sure 15:85)

 

"Mü’minlerden sana uyanlara karşı (şefkat) kanatlarını indir (kanat aç)!"

 

"İdareciliğin en şerlisi (etrafını, elinin altındakileri) kırıp geçirme-ktir. (Sen sakın onlardan olma!)"

(Buhari ve Müslim)

 

Hülasa: İyi ve şuurlu bir emir; adab-ı muaşeretin bütün gereklerine tam manasıyla riayet eden bir emirdir. Üzerine almış olduğu mesuliye-tin ağırlığının daima idraki içinde olup çok dikkatli, çok uyanık olacaktır. Bir geminin kaptanı, bir uçağın pilotu durumunda olduğunu ve azıcık ihmalin hem kendisinin hem de maiyyetinin hayatına mal olacağını hatırdan çıkarmayacaktır. Söz, fiil ve hareketlerinde ve icraatında şeriat-ı garra’ya uyacak, kafadan emirler verip tavsiyeler yapmayacaktır. İştişarelere son derece önem verecek, fetva almadan, şer’î hükmünü bilmeden talep, teklif ve beyanlarda bulunmayacaktır.

Müzakere ve istişarelerde kendi görüşünü izhar etmede acele etmeye-cek, fikirleri dinleye dinleye hakkın tecellisini sabırla bekleyecektir. Medeni cesarete sahip olup zaman zaman hizmet sahalarında hamleler yapacak, cemaatının güvenini, ümit ve heyecanını daima ayakta tuta-caktır. Etrafinı sevecek ve sevilecektir. Tebaasına hayır dua edecek ve onların duasını daima alacaktır...

İşte böyle bir emirin yardımcısı, hem Allahu Teala’dır hem de cemiyet ve cemaatlardır ve nihayet başarılı bir emir böyle olan bir emirdir.

 

Emirin görevleri:

Emirde bulunması gereken şart ve vasıfları anlattıktan sonra, görevi-nin ne olduğuna da özet olarak temas edelim: Emirin başlıca iki vazi-fesi vardır: Bunlardan biri teşkilatıyla ilgili, diğeri de dava ile ilgilidir.

 

Teşkilat ile ilgili görevleri:

1. Teşkilat üyelerine teşkilatın, teşkilatlanmanın önemini bütün teferruatıyle anlatacak ve öğretecektir.

2. Onları ruhen ve ilmen yetiştirecektir. Bunun için teşkilat mensuplarının hem kendilerini hem de aile ve efradını eğitim ve öğretime tabi tutacaktır.

3. İnsanoğlunun vaaz ve nasihata şiddetle ihtiyacı vardır. Tebaanın bu ihtiyacını karşılayacaktır.

4. Ümitsizliğe düştüğü zaman veya bir kederi olduğu zaman hemen imdadına koşup teselli ederek onu ümitvar edecek, cemaatın heyecanını her zaman taze tutacak; bunun için de yeni yeni heyecan vesileleri bulacaktır.

5. Emir her zaman tebaasına karşı merhametli davranacak; ihtiyaçları karşılamada, işleri yürütmede onlara yardımcı olacaktır.

6. Emir tebaasını; aldatma, zulmetme, zarar verme, şiddet gösterme, sert çehre ile karşılama gibi hareketlerden son derece sakınacaktır.

7. Maslahatlarını gözetme, menfaatlerini sağlama, ihtiyaçlarını karşılamada ihmalkâr olmayacak ve gaflet etmeyecektir.

8. Ve nihayet teşkilat mensuplarına, yukarıda mealini verdiğimiz ayet-i celile gereğince kanat gerecek ve onların üzerine toz kondurmamaya çalışacaktır.

 

Dava ile ilgili görevleri:

1. Her şeyden önce davanın hali hazırdaki durumunu muhafaza edecek, onun için gereken tedbirler nelerse onları vaktinde alacaktır.

2. Davanın duyurulmasında ve yayılmasında günün neşir ve yayın vasıtalarından azami derecede faydalanma yollarını arayacak ve bulacaktır ve bu sahada yeni yeni hamleler yapacaktır.

3. Teşkilatın asıl kuruluş gayesi Kur’an’ı anayasa, İslam’ı devlet yapmaktır. Tabii bu kolay bir iş değildir. Terlemek ister, gözyaşı ister, kan ister. Emir bütün bunları göze alacak ve maiyyetinin bunları göze almalarını tavsiye edecektir.

4. Ve nihayet; davayı, yani Hakk’ın hakimiyetini malından da canından da aziz addedecek, üzerine titreyecek ve üstüne toz kondurmayacaktır.

 

 

İMKANLAR VE HAMLELER - CEMALEDDİN BİN REŞİD  رحمة الله عليه


RISALE

ZÄHLER

Heute 3738
Insgesamt 3607987
Am meisten 7043
Durchschnitt 1480