HAKİMİYYET

26-08-2017

HAKİMİYYET

Mü’minler bilir ve inanır ki, yerleriyle ve gökleriyle, canlısıyle ve cansızıyle bütün bir kâinat, Allah tarafından var edilmiştir. İdaresi de yine Allah’a aittir. Allah (c.c.)’nin iki türlü kanunu vardır:

Bunlardan biri "Tekvinî Kanun" ismini alır ki, yerlerin ve göklerin ve aralarındakilerin nizam ve intizamı bu kanunla yürütülür; galaksi, güneş ve yıldızların hareketleri, kendi âlemlerindeki devir ve deveranları; nebatat âlemindeki neşvü nemalar, şekillenmeler ve renklenmeler; canlılar âlemindeki tevalüd ve tenasül, beslenme ve büyüme, iç ve dış organların şekillenmesi, bir ahenk dahilinde faaliyetlerini göstermeleri, ölmeleri, çürüyüp hâk ile yeksan olmaları, yerlerine yenilerinin gelmesi hep bu kanunlara göre cereyan eder. Fizik, kimya, biyoloji ve astronomi gibi tabii ilimler bu kanunun tefsir ve tahlili mahiyetindedir...

 

Teklifî kanunlar:

Allah Teâlâ Hazretleri’nin bir de "Teklifî Kanun" ismini alan bir nizamı vardır ki, insanlar arasındaki münasebetleri tayin ve tanzim eder. Yani insanın yaratıcısı ile, insanın kendi ruh ve beden yapısı ile, insanın kendi çevresi ile, insanın devleti ile olan hak ve hukuku ile olan münasebetlerini tayin ve tesbit eder. Semavî kitaplar, işte bu kanunun kaynakları ve yazılı metinleridir. Peygamberler ise; bu kanunun tefsir, tercüman ve tebliğcileridir. Ve işte bu kanunun bir ismi de "Şeriat"tır.

İlâhî kanun:

Demek oluyor ki, biri tekvinî ve biri de teklifî olan bu iki kanuna tek bir isim vermek gerekirse bunlara "İlâhî Kanun" demek doğru olur.

Hata ve sapma yoktur:

İlmî keşif ve buluşlar gösteriyor ki, Rabbi Zulcelâl’in kâinatı idare eden kanun ve nizamlarında bir eksiklik, bir yanlışlık, bir fazlalık yoktur ve insanoğlunun bunları değiştirmeye gücü yetmez; bunların herhangi birine el atıp değiştirmek istediği takdirde kendi felaketini kendi hazırlamış olur! Neden? Çünkü her şey yerli yerinde ve tam bir ahenk içinde!.. Kur’an şöyle der:

"Mülk (mutlak hükümranlık ve yönetim) elinde bulunan Allah, mübarektir ve O, her şeye kadirdir. Ve O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek üzere ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka tabaka yarattı. Rahman’ın yaratmasında bir aykırılık, bir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kez daha döndür (bak), göz, aradığı bozukluğu bulamaz. Hor, hakir ve bitkin, ümidini kesmiş bir halde sana döner." (Mülk, 1-4)

Demek oluyor ki, Allah’ın, kâinatı idare ve tanzim eden kanunlarında nasıl bir eksiklik, bir fazlalık yoksa ve dolayısıyle onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmiyorsa, yetse bile insanoğluna felaketten başka bir şey getirmeyeceği gibi, insanların ahengini tanzim etmek üzere indirilen ve gönderilen şeriat kanunlarının değiştirilmesi, tağyir ve tebdil edilmesi de fayda yerine zarar, saadet yerine felaket getireceği muhakkaktır. İşte günümüzün dünyasının içine düştüğü huzursuzluklar, saldırılar, namuslara tecavüzler, kundaklamalar, baskınlar, soygunlar ve bir kelime ile canavarlaşmalar işte hep Adil-i Mutlak ve Rahim-i Mutlak olan Allah’ın indirdiği ve gönderdiği şeriat kanunlarına insanoğlunun sırt çevirmesi ve kendi yarım-yamalak kafasına göre kendini idareye kalkmış olmasındandır.

 

BEYYİNELER 5 - CEMALEDDİN BİN REŞİD  رحمة الله عليه


RISALE

ZÄHLER

Heute 3474
Insgesamt 3664723
Am meisten 7043
Durchschnitt 1490